Kamuoyunda bazen kurum zararı, hazine zararı veya idarenin zararı olarak da ifade edilen zarar yeni kamu mali yönetim sistemimizde “kamu zararı” kavramı ile ifade edilmektedir.
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nda kamu zararı; “kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunması” olarak tanımlanmıştır. Kamu kaynağı ise kısaca idarenin para, menkul ve gayrimenkul malları ve alacak gibi malvarlığıdır.
1. Kamu zararının şartları
Kamu zararına ilişkin söz konusu tanıma göre kamu idaresinin aleyhine meydana bir zararın kamu zararı olarak değerlendirilebilmesi için;
– Kamu kaynağında artışa engel olunması veya eksilmenin meydana gelmiş olması,
– Kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemin bulunması,
– Mevzuata aykırı karar, işlem ve eylemle zarar arasında bir illiyet bağı olması, şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu şartlardan herhangi birisinin yokluğunda kamu zararından söz edilemez.
2. Kamu zararına yol açan haller
Her ne kadar kanunda kamu zararı kamu kaynağında artışa engel veya eksilmenin meydana gelmesi olarak tanımlanmışsa da kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olan her olay kamu zararı değildir. Zira, kanunun 71’inci maddesinde kamu zararına yol açan durumlar sayma yoluyla şu şekilde belirtilmiştir:
a) İş, mal veya hizmet karşılığı olarak belirlenen tutardan fazla ödeme yapılması,
b) Mal alınmadan, iş veya hizmet yaptırılmadan ödeme yapılması,
c) Transfer niteliğindeki giderlerde, fazla veya yersiz ödemede bulunulması,
d) İş, mal veya hizmetin rayiç bedelinden daha yüksek fiyatla alınması veya yaptırılması,
e) İdare gelirlerinin tarh, tahakkuk veya tahsil işlemlerinin mevzuata uygun bir şekilde yapılmaması,
f) Mevzuatında öngörülmediği halde ödeme yapılması.
Söz konusu kanuna istinaden yayımlanan Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’de yukarıda hallere ilave olarak;
– Kamu idarelerine ait malların kiraya verilmesi, tahsisi, yönetimi, kullanımı ve elden çıkarılması işlemlerinin mevzuata uygun bir şekilde yapılmaması,
– Görevlilere teslim edilen taşınırların zarara uğraması,
– Kamu idaresinin yükümlülüklerinin mevzuatına uygun bir şekilde yerine getirilmemesi nedeniyle kamu idaresine faiz, tazminat, gecikme zammı, para cezası gibi ek malî külfet getirilmesi,
halleri de kamu zararının belirlenmesinde dikkate alınacak haller olarak sayılmıştır.
Kamu zararı olarak nitelendirilebilecek haller yukarıda sayılanlardan ibarettir. Görüldüğü üzere, söz konusu yasal düzenlemelere göre örneğin kamu kaynaklarının verimli ve etkin kullanılmaması yani kamu kaynaklarının israf edilmesi kamu zararı değildir (Kanunun ilk halinde kamu zararı olarak sayılan bu durum daha sonra maalesef kanundan çıkarılmıştır).
Söz konusu yasal düzenlemelere göre örneğin;
– Mal alınmadan ve hizmet ifa edilmeden ödeme yapılması kamu zararıdır.
– Kanıtlayıcı belge olmadan ödeme yapılması kamu zararıdır.
– Devletin alacaklarını zamanaşımına uğratmak kamu zararıdır.
– İdarenin ihtiyacı bulunmadığı halde sırf karşı tarafa menfaat sağlamak amacıyla mal ve hizmet alması kamu zararı değildir.
– İhtiyaç planlaması yapılmadığından dolayı uygun olmayan şartlarda mal ve hizmet alımı yapılması kamu zararı değildir.
– İhale prosedürlerine riayet edilmeden harcama yapılmasına karşın ödeme miktarının piyasa rayiçlerine uygun olması kamu zararı değildir.
– Yasal dayanak bulunmadığı halde birey ve kurumlara yardım veya menfaat sağlanması (sosyal amaçla yapılsa dahi) kamu zararıdır.
– İdarenin birey ve kurumlara karşı keyfi eylem ve işlemlerde bulunması ve bunun sonucunda mağdur tarafından açılan davada yargı mercilerince idare aleyhine tazminata hükmedilmesi kamu zararı değildir.
– İhtiyaçtan fazla personel istihdam etmek veya belli bazı kamu personelinin atıl vaziyette tutulması kamu zararı değildir.
– Bir ihalenin iptal edilerek yapılan yeni ihalede daha yüksek fiyattan alım yapılması veya daha düşük fiyattan satış yapılması kamu zararı değildir.
– Kalitesiz veya standartlara uygun olmayan malzeme kullanılması nedeniyle aynı işin bir süre sonra yeniden yaptırılması kamu zararı değildir.
– Liyakat ilkesine uyulmadan görevlendirilen veya atanan kişinin kuruma zarar vermesi görevlendiren kişi açısından kamu zararı değildir.
– Vergi ve sosyal güvenlik beyannameleri veya bildirimlerin süresinde verilmemesi veya nakit varlığına rağmen bu borçların ödenmemesi nedeniyle idare aleyhine hükmedilen gecikme cezası, para cezası vb. yaptırımlar buna sebebiyet veren açısından kamu zararıdır.
Yukarıda sayılan bazı haller kanunen kamu zararı sayılmasa da sorumlusu/ilgilisi hakkında adli ve idari sorumluluk gerektirebilir.
3. Kamu zararı kimden tahsil edilir? (mali sorumluluk)
Tespit edilen kamu zararı, zararın oluştuğu tarihten itibaren yasal faiziyle birlikte tahsil edilir.
Kamu zararının kimden tahsil edileceği ise kamu zararının hangi merci tarafından tespit edildiğine bağlıdır. 6085 sayılı Sayıştay Kanunu’na göre Sayıştay denetimi sonucunda tespit edilen kamu zararı sorumlular (harcama yetkilisi, gerçekleştirme görevlisi, muhasebe yetkilisi) olarak ifade edilen kamu görevlilerine tazmin ettirilir, yani bunlardan tahsil edilir. 5018 sayılı Kanun ve bu kanuna istinaden yayımlanan yönetmeliğe göre ise kamu zararı üst yöneticinin nihai kararı ile sorumlulara ve/veya ilgililere (kendisine ödeme yapılan kişi) tazmin ettirilir.
Her ne kadar Sayıştay denetimi sonucunda tespit edilen kamu zararının bu zarara sebebiyet veren kamu görevlilerinden tahsil edilmesi gerekmekte ise de uygulamada bu zarar kendisine ödeme yapılan kişinin hakedişinden kesilerek tahsil edilmektedir.
4. Kamu zararı adli ve idari sorumluluğa da yol açar mı?
Kamu zararının adli ve idari sorumluluğa yol açıp açmayacağı olayın meydana geliş şekli, olayın içinde bulunduğu hal ve şartlar ve kasıt, kusur ve ihmalin derecesine bağlı bulunmaktadır.
Adli sorumluluk genellikle kastın varlığı halinde hükmedilir. Kamu zararı görevi kötüye kullanma suçunun unsurlarından biridir. Örneğin, mal ve hizmet ifa edilmediği halde karşı tarafa ödeme yapılması kastın varlığını gösterdiği için görevi kötüye kullanma suçu kapsamında değerlendirilebilir. Zira, burada hem devletin zararı hem de karşı tarafın haksız menfaati bulunmaktadır. Bununla birlikte, yorum hatasından dolayı vergi kesintisi miktarının eksik hesaplanması nedeniyle karşı tarafa fazla ödeme yapılması telafi edilebilecek bir hata olduğundan adli sorumluluk gerektirmez.
Sonuç
Kanuna göre kamu zararı olarak nitelendirilmeyen haller olarak yukarıda verdiğimiz bazı örnekler kamu vicdanı ve etik kurallar bakımından rahatsız edici olduğu gibi kamu kaynaklarının israf edilmesine de yol açmaktadır.
Aynı şekilde, kamu zararı olarak nitelendirilen ödemenin ödemeyi yapan kişiden değil de sadece kendisine ödeme yapılan kişiden tahsil edilmesi de kamu görevlilerinin mevzuata aykırı hareket etmesinde caydırıcılığı azaltmaktadır. Bu nedenle, devletin menfaatleri ve caydırıcılık açısından kamu zararına ilişkin daha kapsamlı ve açıklayıcı yasal düzenlemelerin yapılması gerektiği düşünülmektedir.
0 yorum