Bilindiği üzere, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, ilga ettiği 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu’ndan farklı olarak kamu idarelerinde en üst düzeyde bulunan yöneticilerin (üst yönetici) harcama sürecinde yer almasını değil kamu kaynaklarının idarenin görevli ve yetkili kişileri tarafından hukuka uygun, verimli ve etkili bir şekilde kullanılıp kullanılmadığını ve harcamaların usulüne uygun şekilde yapılıp yapılmadığını gözetlemesi ve denetim görevini ifa etmesini öngörmüştür.

Bu bağlamda harcama sürecinde ve kamu kaynaklarının kullanımında bizzat yer alması öngörülmeyen üst yönetici gibi kişilerin kaynakların hukuka aykırı şekilde kullanılmasından kaynaklanan zarardan (kamu zararı) sorumlu tutulmaması gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte, böyle bir sonuç üst yöneticilerin hiçbir şekilde kamu zararından sorumlu tutulmayacağı şeklinde bir algının ortaya çıkmasına yol açmaktadır.

Bu makalemizde kamu idarelerinde üst yöneticilerin kamu zararından sorumlu tutulup tutulmayacağı veya hangi hallerde kamu zararından sorumlu tutulacağı yani meydana kamu zararını tazmin etmekle yükümlü olacağı hususları ilgili mevzuat ve emsal Sayıştay kararları ışığında değerlendirilecektir.

1. Kamu Zararı Kavramı ve Kamu Zararını Oluşturan Haller

Kamu zararının tanımı 5018 sayılı Kanunda açıkça yapılmıştır. Kanunun 71’inci maddesine göre kamu zararı; kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasıdır.

Söz konusu kanunda kastedilen kamu görevlileri kamu harcama sürecinde görev alan harcama yetkilisi, gerçekleştirme görevlileri ve muhasebe yetkilisi ile kamu kaynaklarının yönetiminde görev alan diğer kamu personelini ifade etmektedir.

Kanundaki söz konusu tanıma göre kamu idaresinin aleyhine meydana bir zararın yani kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunan bir durumun kamu zararı olarak değerlendirilebilmesi için;

–  Kamu kaynağında artışa engel veya eksilme meydana gelmelidir,

– Kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem, eylem bulunmalıdır,

– Mevzuata aykırı karar, işlem ve eylemle zarar arasında bir illiyet bağı olmalıdır.

Kamu zararından söz edilebilmesi için yukarıda şartlarının tamamının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.

Kamu zararına yol açan durumlar ise Kanunun 71’inci maddesinin 2’nci fıkrasında sayma yoluyla belirtilmiştir. Söz konusu kanun maddesi fıkrasına göre, kamu zararının belirlenmesinde;

a) İş, mal veya hizmet karşılığı olarak belirlenen tutardan fazla ödeme yapılması,

b) Mal alınmadan, iş veya hizmet yaptırılmadan ödeme yapılması,

c) Transfer niteliğindeki giderlerde, fazla veya yersiz ödemede bulunulması,

d) İş, mal veya hizmetin rayiç bedelinden daha yüksek fiyatla alınması veya yaptırılması,

e) İdare gelirlerinin tarh, tahakkuk veya tahsil işlemlerinin mevzuata uygun bir şekilde yapılmaması,

f) Mevzuatında öngörülmediği halde ödeme yapılması, esas alınır.

Kamu zararından söz edebilmek için; kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemler sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmenin yukarıda belirtilen hallerden birisi dolasıyla meydana gelmesi gerekmektedir.

Nitekim, Danıştay İkinci Dairesi’nin 27/12/2010 tarih ve 2010/6876 E., 2010/5111 K. Nolu kararında da ; 5018 sayılı Kanuna göre kamu zararı sayılan halleri belirlemek için anılan maddenin ikinci fıkrasına bakılması gerektiği açıkça belirtilmiştir.

5018 sayılı Kanunun kamu zararına ilişkin 71’inci maddesine istinaden yayımlanan Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in “Kamu zararının belirlenmesi” başlıklı 6’ncı maddesinde yukarıdaki hallere ilave olarak;

– Kamu idarelerine ait malların kiraya verilmesi, tahsisi, yönetimi, kullanımı ve elden çıkarılması işlemlerinin mevzuata uygun bir şekilde yapılmaması,

– Görevlilere teslim edilen taşınırların zarara uğraması,

– Kamu idaresinin yükümlülüklerinin mevzuatına uygun bir şekilde yerine getirilmemesi nedeniyle kamu idaresine faiz, tazminat, gecikme zammı, para cezası gibi ek malî külfet getirilmesi, halleri de kamu zararının belirlenmesinde dikkate alınacak haller olarak sayılmıştır.

2. 5018 Sayılı Kanuna Göre Üst Yöneticilerin Mali Sorumluluğu 5018 sayılı Kanunun 11’inci maddesine göre; üst yöneticiler;

– İdarelerinin stratejik planlarının ve bütçelerinin kalkınma planına, yıllık programlara, kurumun stratejik plan ve performans hedefleri ile hizmet gereklerine uygun olarak hazırlanması ve uygulanmasından,

– Sorumlulukları altındaki kaynakların etkili, ekonomik ve verimli şekilde elde edilmesi ve kullanımını sağlamaktan, kayıp ve kötüye kullanımının önlenmesinden,

– Malî yönetim ve kontrol sisteminin işleyişinin gözetilmesi, izlenmesi ve

– Bu Kanunda belirtilen görev ve sorumlulukların yerine getirilmesinden, Bakana; mahallî idarelerde ise meclislerine karşı sorumludurlar.

Üst yöneticiler, bu sorumluluğun gereklerini harcama yetkilileri, malî hizmetler birimi ve iç denetçiler aracılığıyla yerine getirirler.

Üst yöneticilerin söz konusu sorumluluğu esasında idari bir sorumluluk gibi görünüp mali sorumluluklarının bulunup bulunmadığı ise madde metninden açıkça anlaşılmamaktadır.

Nitekim, Sayıştay Genel Kurulu’nun 14.06.2007 tarih ve 5189/1 sayılı kararında üst yöneticilerin mali sorumluluğu aşağıdaki şekilde ifade edilmiştir:

“Üst yöneticiler işlerin gidişatından harcama yetkililerinin ve diğer görevlilerin bilgilendirmeleri ve raporları ile bilgi sahibi olmaktadırlar.  Bununla birlikte, üst yöneticilerin özel Kanunlardan doğan Sayıştay’a karşı mali sorumlulukları olabileceği gibi, münferit bir olayda sorumluluklarına hükmedilmeleri de gerekebilir. Bu husus, meselenin Sayıştay yargısında görüşülmesi sırasında hükme bağlanacak bir konudur. Dolayısıyla bu aşamada bir genelleme yaparak üst yöneticilerin, işlemlerin hukuka uygun olarak yürütülmesinden sorumlu olacakları ya da olmayacakları yönünde bir görüş belirtilmesi uygun bulunmamaktadır.”

Aynı kararda Sayıştay açısından mali sorumluluğun bir tazmin (kamu zararını) sorumluluğu olduğu belirtilmiştir.

Söz konusu karara göre, üst yöneticilerin işlerin gidişatından harcama yetkililerinin ve diğer görevlilerin bilgilendirmeleri ve raporları ile bilgi sahibi olmaları nedeniyle her kamu zararından sorumlu tutulamayacağı ima edilmiş olsa da mali işlemlerde dahlinin bulunması halinde üst yöneticilerin kamu zararının tazmininden sorumlu olacağı öngörülmüştür.

Üst yöneticilerin mali işlemlerde dahlinin bulunması ise ya özel kanunlarda üst yöneticiler tarafından bizzat kullanılması gerektiği belirtilen mali görev ve yetkilerin kullanılması veya 5018 sayılı Kanuna göre üst yöneticilerin aslında yer almaması gerektiği halde bir şekilde harcama sürecinde yer almış olmaları dolayısıyla gerçekleşebilir.

Üst yöneticilerin mali işlemlerde dahlinin bulunması kamu kaynağının elde edilmesi ve kullanılmasında görev alması anlamına gelmektedir. 5018 sayılı Kanunun “Hesap verme sorumluluğu” başlıklı 8’inci maddesindeki “Her türlü kamu kaynağının elde edilmesi ve kullanılmasında görevli ve yetkili olanlar, kaynakların etkili, ekonomik, verimli ve hukuka uygun olarak elde edilmesinden, kullanılmasından, muhasebeleştirilmesinden, raporlanmasından ve kötüye kullanılmaması için gerekli önlemlerin alınmasından sorumludur ve yetkili kılınmış mercilere hesap vermek zorundadır.” hükmü üst yöneticiler dahil kamu kaynağının elde edilmesi ve kullanılmasında görevli ve yetkili olan herkesin mali açıdan sorumlu tutulabileceğini ifade etmektedir.

2. Üst Yöneticilerin Kamu Zararından Sorumlu Olacağı Haller

Yukarıda da belirttiğimiz üzere, üst yöneticilerin kamu zararından dolayı sorumluluğu ya 5018 sayılı Kanuna istinaden yayımlanan ikincil mevzuat metinlerinde veya özel kanunlarda bizzat üst yöneticiler tarafından kullanılması gerektiği belirtilen mali görev ve yetkilerin kullanılması ya da 5018 sayılı Kanuna göre üst yöneticilerin aslında yer almaması gerektiği halde bir şekilde harcama sürecinde yer almış olmaları dolayısıyla gerçekleşebilir. Bu nedenle üst yöneticilerin kamu zararından dolayı sorumluluğunu şu başlıklar altında irdelememiz mümkündür:

1- Üst yöneticilerin çeşitli mevzuat metinlerine göre ita amiri olarak görev yapmasından dolayı sorumluluğu,

2- Özel mevzuatı gereğince mali işlemin tesis edilebilmesi için üst yöneticinin onayının gerekli olması nedeniyle üst yöneticilerin mali sorumluluğu,

3- Üst yöneticilerin verdiği kararların (atama, görevlendirme, onay, vb.) uygulanmasına ilişkin harcamalardan dolayı sorumluluğu,

4- Üst yöneticilerin harcama yetkisini kullanmasından dolayı sorumluluğu,

5- Harcamanın mevzuata aykırı olduğu hususunda harcama yetkilisince yapılan itiraza karşın harcamanın yapılması konusunda üst yöneticinin verdiği yazılı talimat nedeniyle sorumluluğu.

2.1. Üst Yöneticilerin Çeşitli Mevzuat Metinlerine Göre İta Amiri Olarak Görev Yapmasından Dolayı Sorumluluğu

Üst yöneticilerin ita amiri olarak görev yaptığı kanunların başında 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu gelmektedir. Söz konusu kanuna göre ihale yetkililiği idarelerin ita amiri tarafından kullanılır. Zira, Kanunun “İhale yetkilisi” başlıklı 3’üncü maddesinde; “Bu Kanunda yazılı işleri yaptırmaya ve ihaleye, idarelerin ita amirleri yetkilidir.” hükmü bulunmaktadır.

Kanunda geçen ita amirliği, 5018 sayılı Kanunla ilga edilen 1050 sayılı Kanunda yer almaktaydı. Söz konusu kanuna göre genel bütçeli idarelerde bakanlar, özel bütçeli idarelerde bu idarelerin en üst amirleri, belediyelerde belediye başkanı, il özel idarelerinde ise vali ita amiri sıfatını haiz bulunmaktadır.

Dolayısıyla, 2886 sayılı Kanuna göre yapılan ihalelerde ihale yetkililiği görev ve yetkisi bu kişiler tarafından kullanılacaktır.

2886 sayılı Kanuna yapılan ihalelerde örneğin muhammen bedelin piyasa rayiçlerinin altında belirlenmesi veya ihalede yeterli rekabet ve şeffaflığın sağlanmaması nedeniyle ihale bedelinin düşük tutarda gerçekleşmesi ve benzeri nedenlerle kamu kaynağında artışa engel bir durumun ortaya çıkması halinde ita amiri olarak üst yöneticiler kamu zararından dolayı sorumlu tutulabilecektir.

Konuyla ilgili olarak Sayıştay 2. Dairesi’nin 14.1.2016 tarih ve 35367 nolu Kararında aynen şöyle denilmektedir:

“…Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi içerisinde yer alan kantinin (zemin kat yatakhane blokları kantini) işletme hakkı yapılan ihale sonrasında ……. tarihinde imzalanan sözleşme ile 93.000,00 TL bedelle …….’a verilmiştir. Ancak daha sonra ilgiliden Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesinin poliklinikler bölümünde yer alan kantini işletmesi istenmiş, sözleşmeye esas kantin (zemin kat yatakhane blokları kantini) ise Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı tarafından yeni bir ihale yapılmaksızın ……. tarih ve ……. sayılı yazı ile Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı Sosyal Tesisleri İktisadi İşletmesine devredilmiş, kira bedeli ise …. TL olarak belirlenmiştir.

Öte yandan yapılan değerlendirmede;

Harcama Yetkilisi (Sağlık Kültür ve Spor Dairesi Başkanı) ……. ile Muhasebe Yetkilisi …….’nun söz konusu kantinin Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı Sosyal Tesisleri İktisadi İşletmesine devredilmesi ve kira tutarının belirlenmesi sürecinde yetki ve görevlerinin olmadığı, sürece ilişkin herhangi bir belgede imzalarının olmadığı görüldüğünden konu hakkında sorumluluklarının bulunmadığı,

Rektör Yardımcısı ……. tarafından Rektörlük Makamına kantinin yıllık kira bedelinin belirlenmesi için emsal olarak daha önce …… TL üzerinden ihale edilen kantin fiyatının dikkate alınması hususunda ……. tarih ve ……. sayılı yazının yazıldığı, bu yazıya Rektör tarafından, işgal edilen alan daha küçük olduğu için kira bedelinin daha düşük (1/3 oranında) tespit edilmesi yönünde not düşülmesi üzerine Rektör Yardımcısı ……. tarafından yazılan ……. tarih ve ……. sayılı yazıda kira bedelinin …. TL olarak belirlendiği görüldüğünden Rektör Yardımcısı …….’ın da konu hakkında sorumluluğunun bulunmadığı anlaşılmıştır.

Bu itibarla, ……. Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesinde yer alan ve işletme hakkı ……. TL’ye kiraya verilen kantinin (zemin kat yatakhane blokları kantini), kiracının hastanedeki diğer kantini işletmeye başlaması üzerine işletme hakkının …. TL’ye Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı Sosyal Tesisleri İktisadi İşletmesine devredilmesi sonucu sebep olunan ……. TL kamu zararının;

……. TL’sinin ……. tarih ve ……. işlem numaralı muhasebe işlem fişi (……. tarih ve ……. numaralı banka dekontu) ile tahsil edildiği anlaşıldığından bu miktar için ilişilecek bir husus kalmadığına,

……. TL’sinin Üst Yönetici (Rektör) …….’a münferiden 6085 sayılı Sayıştay Kanununun 53 üncü maddesi gereği işleyecek faizleriyle birlikte ödettirilmesine,

oybirliğiyle,” Aynı şekilde, Sayıştay Temyiz Kurulunun 01.03.2017 tarih ve 42820 tutanak nolu Kararı’nda;

…Yukarda açıklanan gerekçelerle, 92 sayılı ilamın 1 inci maddesi ile … TL’ye ilişkin olarak verilen tazmin hükmünün, … TL. olarak Üst Yönetici (Rektör) …’ın uhdesinde bırakılmak üzere, DÜZELTİLMEK SURETİYLE TASDİKİNE,

oy çokluğu ile” Son olarak, Sayıştay 2. Dairesi’nin 04.02.2016 tarih ve 35371 tutanak nolu kararında;

“Üniversiteye ait kantin ve kafeteryaların ihale mevzuatına uyulmadan ve kira bedeli tespit edilmeden ……. Üniversitesi Sosyal Tesisleri İktisadi İşletmesine tahsis edilmesi.

……. Üniversitesine ait kantin ve kafeteryaların ihale yapılmaksızın ……. Üniversitesi Sosyal Tesisleri İktisadi İşletmesine tahsis edildiği ve İktisadi İşletmeden kira alınmadığı görülmüştür.

Bu itibarla ……. Üniversitesine ait kantin ve kafeteryaların ihale yapılmadan ……. Üniversitesi Sosyal Tesisleri İktisadi İşletmesine tahsis edilmesi ve İktisadi İşletmeden kira alınmamasına ilişkin ……. TL’nin,

……. TL’si için ilişilecek bir husus bulunmadığına,

……. TL’sinin Üst Yönetici (Rektör) ……. ve İdari ve Mali İşler Daire Başkanı …….’a müştereken ve müteselsilen 6085 sayılı Sayıştay Kanununun 53 üncü maddesi gereği işleyecek faizleriyle birlikte ödettirilmesine,

oy çokluğuyla,”

Görüldüğü üzere, söz konusu kararlarda üst yönetici olarak Rektörün mali açıdan sorumlu tutulması 2886 sayılı Kanuna göre ihale yetkilisi sıfatıyla mali işlemlerde bulunmasından kaynaklanmaktadır.

2.2. Özel Mevzuatı Gereğince Mali İşlemin Tesis Edilebilmesi İçin Üst Yöneticinin Onayının Gerekli Olması Nedeniyle Üst Yöneticilerin Mali Sorumluluğu

Kamu kaynaklarının kullanımı ile ilgili bazı mali işlemlerde üst yöneticinin onayının gerekli olması ve söz konusu onay yetkisinin mevzuata aykırı şekilde kullanılması halinde meydana gelen kamu zararından dolayı üst yönetici de sorumlu olacaktır.

Örneğin, 1 sayılı Taşınır Mal Yönetmeliği Genel Tebliği’ne göre diğer harcama birimlerine veya kamu idarelerine yapılacak taşınır devirleri, Parasal Sınırlar ve Oranlar Hakkındaki Genel Tebliğ’de belirlenen limitler dikkate alınarak harcama yetkilisi veya üst yöneticinin onayı ile yapılacaktır. Bu bağlamda, 2018 yılına ilişkin Parasal Sınırlar ve Oranlar Hakkındaki Genel Tebliğ’e kayıtlı değeri 5.000 TL’den (Söz konusu tutar kuruluş merkezleri ile Ankara, İstanbul ve İzmir illerinde 3 kat olarak uygulanır) fazla olan taşınırların başka bir kamu idaresine devrinde üst yöneticinin onayı gereklidir.

Üst yöneticinin yetkisi dahilinde olup söz konusu genel tebliğde belirtilen şartlara ve usule aykırı şekilde devir yapılması nedeniyle kamu zararının meydana gelmesi halinde üst yönetici kamu zararına yol açan haller arasında sayılan “Kamu idarelerine ait malların kiraya verilmesi, tahsisi, yönetimi, kullanımı ve elden çıkarılması işlemlerinin mevzuata uygun bir şekilde yapılmaması” hali kapsamında kamu zararından sorumlu tutulacaktır.

Aynı şekilde, 5018 sayılı Kanunun 47’nci maddesine istinaden yayımlanan Kamu İdarelerine Ait Taşınmazların Tahsis Ve Devri Hakkında Yönetmelik’in “Tahsis yetkisi” başlıklı 4’üncü maddesinde; Özel bir hüküm olmaması durumunda kamu idareleri, tahsis işlemini Kanunun 47’nci maddesine dayanarak yapabilirler. Ancak mülkiyetlerinde bulunan taşınmazların tahsisini; belediyeler, 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 15’inci maddesinin (h) bendine,[1] il özel idareleri ise, 22/2/2005 tarihli ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununun 64 üncü maddesinin (d) bendine göre yaparlar.

Aynı yönetmeliğin “Yetki devri” başlıklı 22’nci maddesinde ise “Kamu idareleri tahsis ve devir yetkilerini sınırlarını açıkça belirtmek suretiyle alt birimlerine veya yerel birimlerine devredebilirler.” denilmektedir.

Söz konusu yönetmelik hükümleri gereğince, üst yöneticinin tahsis ve devire yetkili olduğu durumlarda bu yetkisini mevzuata aykırı şekilde kullanması nedeniyle meydana gelen kamu zararından kendisi sorumlu olacaktır.

2.3. Üst Yöneticilerin Verdiği Kararların (Atama, Görevlendirme, Onay, vb.) Uygulanmasına İlişkin Harcamalardan Dolayı Sorumluluğu

Üst yöneticiler tarafından tesis edilen bazı işlemler harcama yapılmasını gerektirmektedir. Söz konusu işlemlerin başında personel atamaları veya görevlendirmeleri gelmektedir. Zira, üst yönetici tarafından atanan veya görevlendirilen personele belli bazı özlük ödemelerinin yapılması icap eder.

Bu noktada harcama yetkilisinin üst yönetici tarafından hukuka aykırı şekilde atanan veya görevlendirilen personelin maaş ödemesini yaptırmamak gibi bir görev ve yetkisi bulunmamaktadır.

Harcama yetkilisinin inisiyatif yetkisinin bulunmadığı bu gibi durumlarda kamu personeline ödenen yersiz maaş ödemesinden üst yönetici mali açıdan sorumlu tutulacaktır.

Nitekim, Sayıştay 1. Dairesinin 5.10.2017 tarih ve  10653 nolu kararında;

“Bu itibarla, Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmelikte yer alan düzenlemelere aykırı olarak … İlçe Özel İdare Müdürlüğüne asaleten atanan …, … İlçe Özel İdare Müdürlüğüne asaleten atanan … ve … İlçe Özel İdare Müdürlüğüne asaleten atanan …’e, ilçe özel idare müdürlüğü görevi için öngörülen ödemelerin yapılması sonucu oluşan ve ayrıntısı aşağıdaki tabloda gösterilen toplam … TL kamu zararının, Üst Yönetici …, Harcama Yetkilisi … ve Gerçekleştirme Görevlisi … ile Diğer Sorumlu …’e,

müştereken ve müteselsilen,

6085 sayılı Sayıştay Kanununun 53 üncü maddesi gereği işleyecek faizleri ile birlikte ve temyiz yolu açık olmak üzere ödettirilmesine, oy çokluğuyla,”

denilmektedir. Konuya ilişkin olarak Sayıştay 2. Dairesinin 04.02.2016 tarih ve 35371 nolu kararında da aynen şöyle denilmektedir:

“Bu itibarla ……. Üniversitesi Sosyal Tesisleri İktisadi İşletmesinin yönetim kurulu ve denetim kurulu üyelerine herhangi bir kanuni düzenleme olmadan Üniversitenin Senatosunun kabul etmiş olduğu yönergeye dayanılarak huzur hakkı ödenmesi sonucu sebep olunan ……. TL kamu zararının,

……. Üniversitesi Senatosunun ……. tarihli kararında imzası bulunan Üniversite Senatosu Başkanı (Rektör) ……., Üniversite Senatosu Üyeleri (Rektör Yardımcısı) ……., (Rektör Yardımcısı) ……., (Rektör Yardımcısı) ……., (Dekan) ……., (Dekan) ……., (Dekan) ……., (Dekan) ……., (Dekan) ……., (Dekan) ……., (Dekan) ……., (Dekan) ……., (Dekan) ……., (Dekan) ……., (Dekan Yardımcısı) ……., (Dekan Yardımcısı) ……., (Dekan yardımcısı) ……., (Dekan Yardımcısı) ……., (Dekan Yardımcısı) ……., (Dekan Yardımcısı) ……., (Yönetim Kurulu Üyesi) ……., (Yönetim Kurulu Üyesi) ……., (Yönetim Kurulu Üyesi) ……., ……., ……., (SHMYO Müdürü) ……., (Yüksekokul Müdürü) ……., (Yüksekokul Müdürü) ……., (Enstitü Müdürü) ……., (Enstitü Müdürü) ……., (Enstitü Müdürü) ……., (Enstitü Müdürü) ……., (Enstitü Müdürü) …….’e müştereken ve müteselsilen 6085 sayılı Sayıştay Kanununun 53 üncü maddesi gereği işleyecek faizleriyle birlikte ödettirilmesine oybirliğiyle”

Görüldüğü üzere, söz konusu karara göre, üniversitelerde rektör aslında harcama yetkilisi olarak değil üst yönetici olarak görev yapmasına karşın onun da imzasının bulunduğu hukuka aykırı bir görevlendirmeden dolayı yapılan fazla veya yersiz ödemeden kaynaklanan kamu zararını tazmin ile sorumlu olacaktır.

2.4. Üst Yöneticilerin Harcama Yetkisini Kullanmasından Dolayı Sorumluluğu

Üst yöneticinin harcama yetkisini kullanması ya aslında harcama birimi yöneticilerine ait olan harcama yetkisini 5018 sayılı Kanunun ruhuna aykırı şekilde üzerine devralması ya da idarede harcama biriminin bulunmaması nedeniyle harcama yetkisini üzerine almak zorunda kalması suretiyle gerçekleşebilir.

Örneğin, 5018 sayılı Kanunun 31’inci maddesi ve Harcama Yetkilileri Hakkında 1 Seri No’lu Genel Tebliğ ile İçişleri Bakanlığına verilen yetkiye istinaden Bakanlıkça yayımlanan 24/02/2006 tarih ve B050MAH074000l/45181 sayılı Genelgede;

1- Bütçelerinin kurumsal sınıflandırmasında harcama birimleri kodlanmakla birlikte, nüfusu 10.000  (onbin) ve aşağı olan ilçe ve ilk kademe belediyelerinde harcama yetkisinin belediye başkanı,

2- Bütçelerinde harcama birimleri sınıflandırılmayan kasaba (belde) belediyelerinde harcama yetkisinin belediye başkanı,

3- Üst yönetimin giderleri, kurumsal sınıflandırmada özel kalem olarak kodlanan, ancak özel kalem müdürlüğü kadrosu bulunmayan idarelerde “02-Özel Kalem” kurumsal kodundan yapılacak giderlerde harcama yetkisinin il özel idarelerinde vali,  belediyelerde belediye başkanı,

tarafından kullanılacağı belirtilmiştir.

Bu gibi durumlarda üst yöneticinin harcama yetkisini kullanması yasal olmakla birlikte meydana gelen kamu zararından aslında üst yönetici olarak değil harcama yetkilisi olarak sorumlu olmaktadır.

Bazı durumlarda ise harcama yetkisi aslında harcama birimleri yöneticilerine ait olmakla birlikleri üst yönetici harcamalarda kontrolü elinde tutmak veya başka saiklerle ihale onay belgesini ve/veya ödeme emri belgesinde kendisinin de imzasının bulunması şart koşmaktadır. Bu tür belgelerde atılan imzanın harcama yetkisinin kullanılması sonucunu doğurduğu şüphesizdir.

Harcama yetkisinin üst yönetici tarafından kullanıldığı bu gibi durumlarda onay belgesinin düzenlenmesi, gerçekleştirme görevlilerinin belirlenmesi ve ödeme emri belgesinin imzalanması görev ve yetkisi üst yönetici tarafından ifa edilmektedir. Bu tür belgelerin bulunduğu ödeme dosyasındaki mevzuata aykırılıktan dolayı diğer görevlilerle birlikte üst yönetici de mali açıdan (kamu zararından) sorumlu tutulacaktır.

2.5. Harcamanın Mevzuata Aykırı Olduğu Hususunda Harcama Yetkilisince Yapılan Yazılı İtiraza Karşı Üst Yöneticinin Harcamanın Yapılması Konusunda Verdiği Yazılı Talimat Nedeniyle Sorumluluğu 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 11’inci maddesinde, “…

Devlet memuru amirinden aldığı emri, Anayasa, kanun, tüzük ve yönetmelik hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir.

Amir emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, memur bu emri yapmaya mecburdur. Ancak emrin yerine getirilmesinden doğacak sorumluluk emri verene aittir.

…” hükmü yer almaktadır.

Söz konusu hükme göre, bir harcamanın yapılması konusunda harcama yetkilisinin yaptığı yazılı itiraza karşı üst yöneticinin harcamanın yapılması konusunda yazılı olarak ısrar etmesi halinde mali sorumluluk harcama yetkilisine değil üst yöneticiye ait olacaktır. Buna rağmen, harcama yetkilisinin yetkisinde olan bir harcama işleminin geçerliliği için yasal olarak üst yöneticinin yazılı talimatının gerekli olmadığı hallerde harcama yetkilisinin işlemin “daha sağlam görünmesi” gibi düşüncelerle üst yöneticiden “Olur” veya “Onay” alması harcama yetkilisini mevzuata aykırı harcamadan kaynaklanan mali sorumluluktan kurtarmadığı gibi üst yöneticinin bu sorumluluğa dahil olmasına sebebiyet vermez.

Nitekim, Sayıştay Temyiz Kurulu’nun 09.05.2018 tarih ve 44468 Tutanak nolu kararında aynen şöyle denilmektedir:

“Sorumlular savunmalarında, 657 sayılı Kanunun 11. maddesine göre Vali tarafından yazılı olarak verilen talimatı yerine getirmekle mükellef olduklarını,

Valilik Makamı tarafından; önce sözlü olarak talimat verildiğini ve daha sonraki süreçte konuyla ilgili belgelere OLUR verildiğini, bu durumun 657 sayılı Kanunun 11. maddesinde belirtildiği şekilde “amirin emrinde ısrar ettiğinin” açık kanıtı olduğunu iddia etmekte iseler de;

Burada, Valilik Makamı tarafından sözlü olarak talimat verilmesi ve ardından Valilik Makamının verdiği “OLUR” yazısı, 657 sayılı Kanunun 11. Maddesinde belirtilen “yazılı olarak emir verilmesi” ve “emrin yazı ile yenilenmesi” şeklindeki yazılı emirler niteliğinde olmadığından, sorumluların bu yöndeki iddialarını kabul etmek mümkün değildir.”

Sonuç Yukarıda ilgili mevzuat ve emsal Sayıştay kararlarına göre;

– 5018 sayılı Kanuna göre üst yönetici kural olarak harcama sürecinde ve kaynakların elde edilmesi ve kullanılması fiilen görev almaması nedeniyle meydana gelen kamu zararından dolayı sorumlu değildir.

– Bununla birlikte, üst yöneticinin yasal zorunluluk nedeniyle ya da kendi inisiyatifiyle harcama sürecinde yer alması veya 5018 sayılı Kanuna istinaden yayımlanan ikincil mevzuat metinleri ve özel mevzuatına göre bizzat üst yönetici tarafından kullanılması gerektiği belirtilen görev ve yetkilerin icra edilmesi halinde ise üst yönetici meydana gelen kamu zararından dolayı olacaktır.

– Bu nedenle üst yöneticilerin icra ettiği görev ve yetkilerin doğurduğu mali sonuçları göz önünde bulundurarak daha dikkatli şekilde işlem tesis etmelerinde fayda bulunmaktadır.


[1] Örneğin 5393 sayılı Kanunun 16’ncı maddesinin (h) bendine göre; belediyelerde taşınmaz tahsis yetkisi belediye meclisine aittir. Söz konusu meclis kararında başkan sıfatıyla belediye başkanının da imzası bulunur.

Kategoriler: makaleler

0 yorum

Bir yanıt yazın

Avatar yer tutucu

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir